Okuyunca yüzünüzde tebessüm oluşturacak Mustafa Kemal Atatürk’ün kimi zaman sözleriyle kimi zaman davranışlarıyla ders niteliğinde verdiği tarihi ayarlar…
“İsterseniz gelip Hatay’ı alabilirsiniz”
Hatay meselesinin olduğu zamanlar… Avrupa’da yükselen faşizmin mimarlarından Mussolini, gözünü Hatay’a diker. Atatürk’ten randevu talep eden İtalyan elçinin de laf arasına sıkıştırmak istediği Hatay meselesi Atatürk için de önem taşır. Malum, o dönem Hatay anavatana henüz katılmamıştır.
Atatürk’le konuşan İtalyan elçi: “Ekselans, dün Roma ile yaptığım görüşmede Hatay meselesini konuştuk. Hatay’ı almak istiyoruz. Bu kararımızı size bildirmem istendi.”
Kısa süren sessizliği Atatürk bozar ve elçiden birkaç dakika izin isteyerek odadan ayrılır. Döndüğünde mareşal üniformasını giydiği görülen Atatürk, silahını da kuşanmıştır. Telefonu eline alarak Fevzi Çakmak’a bağlanmak istediğini belirtir. Telefonun diğer ucuna bağlanan Çakmak’la konuşan Atatürk’ün ağzından; “Paşa, İtalyan dostlarımız Hatay’ı almak istiyorlarmış. Hazır mıyız?” sözleri dökülür. Fevzi Paşa’dan “hazırız” yanıtını alan Atatürk elçiye dönerek; “Biz hazırmışız. Roma’ya haber verin, isterlerse gelip Hatay’ı alabilirler.” sözlerini sarf eder.
Hatay, 1939’da yapılan bir referandum sonrası Türkiye’nin şehirlerinden biri oldu. İtalyanlar ise orayı almaya cesaret edemediler.
“Yarın Mersin’e gidiyoruz.”
Dünya basınında Atatürk’ün çok hasta olduğu ve Hatay’ı savunacak durumunun olmadığı haberleri yer alıyordu. Bunun üzerine Atatürk, 18 Mayıs 1938 akşamı yaverini çağırarak “Yarın Mersin’e gidiyoruz.” demişti.
19 Mayıs törenlerini Ankara’da izledikten sonra özel treniyle Mersin‘e hareket etti. Mersin ve Adana’ya topladığı askeri birliklerin resmi geçit törenini çok hasta olmasına rağmen baştan sonra ayakta izleyerek tüm dünyaya mesaj vermişti.
Git sor bakalım babasının Çanakkale’de ne işi varmış?
Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul’da bir resepsiyon verilmişti. Tüm dünya ülkelerinin elçileri de bu resepsiyona davet edilmişti.
Davet güzel bir şekilde devam ederken bir İngiliz binbaşı bakışlarını Atatürk’ün üzerinden ayırmamıştı. Bütün davet boyunca Atatürk’e dik dik bakmıştı ve Atatürk de ne olduğunu anlamak için yaverini göndermişti. Yaver, Mustafa Kemal’e, ‘Kendisine size karşı neden ters bir tavır takındığını sordum. O da bana Mustafa Kemal’in Çanakkale’de babasını öldürdüğünü söyledi.’ demiş. Bunun üzerine Atatürk şöyle demiş: Git sor bakalım babasının Çanakkale’de ne işi varmış?
Ateş nereden çıkarsa çıksın, iki parmağımın arasında böyle ezeceğim!
Konya’da isyan çıkması üzerine Atatürk oraya gitmişti. Sinirli ve üzgündü.
Şehrin ileri gelenleriyle belediye salonunda konuşurken düşünceli bir şekilde elinde yanan sigarayı iki parmağı arasına aldı ve ateşi parmakları arasında ezerek söndürdü. Ardından şöyle dedi: Ateş nereden çıkarsa çıksın, iki parmağımın arasında böyle ezeceğim!
“benim sözüm, benim dostluğum gibi kutsaldır.”
Cumhuriyet bayramında Atatürk, Sovyet Büyükelçisi’ne bu günde Stalin’in kendisini neden kutlamadığını sormuştu. Sovyet Büyükelçisi ‘Sizi, bizim cumhurbaşkanı kutladı.’ diye cevap verdi. Atatürk de bunun üzerine, ‘Sizin önderiniz kimdir?’ diye sordu. Büyükelçinin ‘Stalin’ cevabı üzerine, Atatürk de ‘Öyleyse ben ülkemin hem cumhurbaşkanı hem de önderiyim. Cumhurbaşkanınız değil, bana kutlama mesajını Stalin göndermeliydi.’ dedi. Büyükelçi de Atatürk’e Stalin’i kendisinin arayarak bu söylediklerini iletmesini söyledi. Atatürk, ‘Niçin ilk adımı ben atayım? Bunu ancak eşit şartlarda yapabilirim. Eğer beni kabul ettiklerini hissediyorsam yapabilirim. Başka türlü olmaz. Sizin güçlü ve mekanizma edilmiş bir ordunuz olduğunu biliyorum fakat ondan korkmuyorum. Benim arkamda 18 milyon halkım var. Ben çok zarar verebilirim ama elbette bunu hiçbir zaman yapmam. Çünkü benim sözüm, benim dostluğum gibi kutsaldır.’ diyerek cevap verdi.
İngiltere kralı Edward İstanbul‘a Atatürk’ü ziyarete geldiğinde yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayı’na yanaşmıştı.
Atatürk rıhtımda onu bekliyordu ve deniz dalgalı olduğundan kralın bindiği motor da sürekli inip çıkıyordu. Kral, rıhtıma çıkmak isterken eli yere değmişti. O sırada Atatürk elini uzatmış bulunduğundan, kral da elini uzatmadan önce silmek istemişti. Bunun üzerine Atatürk ‘Yurdumun toprağı temizdir, o, elinizi kirletmez.’ diyerek kralı elinden tutup rıhtıma çıkarmıştı.
‘Bu millete her şeyi öğrettim; fakat uşaklığı öğretemedim.’
Kral Edward’ın bu ziyareti için Atatürk bir de akşam yemeği ziyafeti vermişti.
Ziyafet öncesinde de, ‘Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini yahut bir aşçıyı bulunuz’ demişti. Böyle biri bulunduğunda da Edward’ın memnun kalacağı bir ziyafet verilmişti. Bunun üzerine Edward teşekkür ederek, ‘Kendimi İngiltere’de zannettim.’ diyerek memnuniyetini bildirmişti. Sofraya hizmet edenlerin tamamı Türk garsonlardan oluşuyordu ve biri heyecanlanarak elindeki tabakları devirmişti. Yiyeceklerin halıya dağılması üzerine garsonlar çok utanmıştı. Atatürk, bunun üzerine krala dönerek, ‘Bu millete her şeyi öğrettim; fakat uşaklığı öğretemedim.’ diyerek herkeste hayranlık uyandırmıştı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.